Hakan Fidan’ın Çin ziyaretinde kritik temaslar
Çin ile ilişkilerin geliştirilmesi genel olarak dünyanın giderek daha da çok kutuplu bir düzene doğru gittiğini düşünen Türkiye açısından da önemli görülüyor. Bu nedenle Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın 3-5 Haziran tarihlerindeki Çin ziyareti dikkatle izlendi.
Pekin’de Çin Komünist Partisi Merkez Komitesi Politbüro Üyesi ve Siyasi ve Hukuki İşler Komisyonu Başkanı Çen Vençing, Devlet Başkan Yardımcısı Han Zheng ve Dışişleri Bakanı Wang Yi ile görüşmeler yapan Fidan, ortak basın toplantısının yanı sıra “Değişen Dünya Düzeninde Türkiye-Çin İlişkileri” başlıklı bir konuşma da yaptı.
Fidan, Pekin’deki temaslarının ardından da Uygur bölgesinde Urumçi ve Kaşgar’ı ziyaret etti. Uygur Türkleri ile ilgili hassasiyet ve Ankara’nın konuyla ilgili izlemeye çalıştığı politika Türkiye-Çin ilişkilerinde önemli etkenlerden biri.
Fidan’ın Çin ziyaretinde üç başlık öne çıktı: Ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi, başta Gazze ve Ukrayna’da devam etmekte olan çatışmalar olmak üzere küresel konular ve Uygur Türklerinin durumu.
Türkiye Çin’den yatırım bekliyor
Türkiye ile Çin arasındaki ticaret hacmi 2023 rakamlarıyla 48 milyar dolar civarında iken bu denge daha çok Çin’in lehine. Çin Asya’da birinci, dünyada ise üçüncü büyük ticaret ortağı ancak Türkiye, Çin yatırımlarını istediği oranda çekemiyor ve Fidan’ın görüşmelerinde karşı tarafa aktarılan hususlardan birisi bu oldu.
Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgiye göre görüşmelerde Çinli yetkililere ticaret açığını kapatma konusunda somut adımlar sunuldu. Bu çerçevede Çin’in özellikle Türk tarım ve gıda ürünlerinden daha fazla ithalat yapması, Çin’den daha fazla turistin Türkiye’ye seyahatinin teşvik edilmesi ve Çinli şirketlerin Türkiye’ye doğrudan yatırımlarının özendirilmesinin beklendiği Çin tarafına aktarıldı.
Bu arada ziyarette Orta Koridor ile Kuşak ve Yol Girişimlerinin uyumlaştırılması konusunda daha fazla çaba harcanması gerektiği de konuşuldu.
Çin, 2013 yılında başlattığı ve modern İpek Yolu olarak da bilenen “Kuşak ve Yol Girişimi” ile karadan ve denizden Asya’yı Avrupa’ya ve Afrika’ya bağlayan ticaret ve altyapı ağı kurmayı hedeflerken Türkiye de bu projeyi “Orta Koridor Girişimi” ile destekliyor.
İki ülkeyi ilgilendiren bir diğer başlık ise nükleer santraller. Trakya bölgesinde planlanan nükleer enerji santraline yönelik Çin ile bir süredir yürütülen görüşmeler de Fidan’ın ziyareti sırasında ele alındı.
Ankara’dan “Tek Çin” politikasına desteğe devam
Fidan’ın temasları sırasında ve özellikle Pekin’deki açıklamalarında çok konuşulan noktalardan birisi Çin toprak bütünlüğüne ve “Tek Çin” politikasına verilen destek oldu.
Fidan, Türkiye’nin, Çin’in toprak bütünlüğüne ve siyasal egemenliğine desteğinin tam olduğuna vurgu yaparak “Çin’i karıştırmaya yönelik Çin’in ekonomik gelişmesini durdurmaya yönelik uluslararası girişimleri doğru bulmadığımızı buradan ifade etmek istiyoruz” demişti.
Diplomatik kaynaklar; Türkiye’nin Tayvan konusundaki tutumunun eskiden beri net olduğunu belirterek bu konuda “Tek Çin” politikasının izlendiğini kaydediyor.
Türkiye, iç savaşı kazanarak kurulan Çin Halk Cumhuriyeti’yle 1971’de diplomatik ilişkiler kurmasının ardından “Tek Çin” politikasını desteklemeye başlamıştı.
Pekin’in “Tek Çin” politikası doğrultusunda ana karayla birleştirmek istediği Tayvan’ın resmi statüsü uluslararası hukuk açısından tartışmalı ve Tayvan’ı bağımsız bir ülke olarak tanıyan sadece 14 devlet bulunuyor. Türkiye de BM, ABD, Avrupa ülkeleri ve çoğu ülke gibi Tayvan’ı tanımayanlar arasında.
Edinilen bilgiye göre Fidan’ın temaslarında uluslararası gündemin en önemli konuları olan Gazze ve Ukrayna da gündeme geldi. Filistin konusunda hem Türkiye hem Çin’in Gazze’de bir an önce ateşkes ilan edilmesini istediğini belirten diplomatik kaynaklar, “İki devletli, başkenti Doğu Kudüs olan, 1967 sınırları temelinde bir barış için” birlikte çalışılacağını belirtiyor.
Bu arada Çin-ABD rekabeti de dolaylı olarak görüşmelerin gündemindeydi.
Oxford Üniversitesi’nde misafir akademisyen olan Diren Doğan, DW Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede Fidan’ın açıklama ve konuşmalarında ABD ve Batı’ya karşı tepkinin ortaya konulduğuna işaret ederek, ABD’nin Asya Pasifik’te artan bir Çin’i çevreleme stratejisi bulunduğunu hatırlatıyor ve Fidan’ın Çin’e dönük jeopolitik tehditleri tasvip etmediklerini belirtmesini ABD’ye bir mesaj olarak yorumluyor.
Fidan’dan Doğu Türkistan sembollü kravat
Ziyaret sırasında en çok konuşulan hususlardan bir diğeri de Fidan’ın Uygur bölgesindeki temasları oldu.
Fidan Urumçi’de Sincan Uygur Özerk Bölgesi (SUÖB) Parti Sekreteri Ma Xingrui ve SUÖB Valisi Erkin Tuniyaz ile bir araya geldi.
Fidan’ın Urumçi’deki temasları sırasında Doğu Türkistan’ın bağımsızlık sembolü olan bayrağın renklerini taşıyan mavi renkli bir kravat kullanması dikkatlerden kaçmadı.
Dışişleri Bakanlığı da sosyal medyadan yaptığı paylaşımlarla Pekin ve Urumçi temaslarına ilişkin bilgi aktardı.
Uygur Türklerinin durumu Türkiye-Çin ilişkilerindeki en hassas konu olarak öne çıkıyor. Çin 2017’de “tüm din ve inançların Çinlileştirilmesi” politikasını uygulamaya sokmasının ardından Uygur Türklerine karşı da sert adımlar atmıştı. Konu Türkiye’de de iç politikada uzun süre gündemde kalmış ve Ankara 2019’da yaptığı bir açıklamayla Çin’i Uygur Türklerine karşı “sistematik asimilasyon” uygulamakla ve bir milyondan fazla Müslümanı toplama kamplarında tutmakla suçlamıştı.
Son yıllarda ise Türkiye’nin bu konuda daha ihtiyatlı bir politika takip ettiği görülüyor.
Pekin’de mevkidaşı Vang Yi ile bir araya gelen Fidan, ortak basın toplantısında Çin’in toprak bütünlüğüne tam destek açıklarken Kaşgar ve Urumçi için “Çin’in kültürel zenginliğine katkıda bulunan iki kadim Türk İslam şehri” nitelemesi yaptı.
Fidan, “Bu şehirler Çin’le Türk dünyası arasında ve Çin’le İslam dünyası arasında aynı zamanda bir köprü rolü de oynamakta. Tarihi dostluğumuzun ve komşuluğumuzun sembolleridir. Toplumların ve halkların birlikteliği güçlü devletlerin en büyük zenginliğidir” derken diğer taraftan “Çin’e yönelik silahlı terör hareketlerine karşı desteklerinin tam olduğunu” da vurguladı.
Çin’in kırmızı çizgisi
Doğan, Fidan’ın Çin temaslarının en öne çıkan başlığı olarak Uygur meselesinin ele alınışını göstererek şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Fidan basın açıklamasının en az 3-4 yerinde Çin’in toprak bütünlüğüne saygı duyduklarını belirtirken aynı zamanda Çin’in içerisindeki ayrılıkçı faaliyetleri ‘terörizm’ diye tanımlıyor. Bu önemliydi ama aynı zamanda Urumçi ve Kaşgar için Türk-İslam medeniyetinin önemli simgeleri demek aslında Çin’in kendi stratejisine tamamen aykırı bir söylem. Benim gördüğüm kadarıyla Çin’in kırmızı çizgilerine dokunmadan Doğu Türkistan’la Türkiye arasındaki bağın güçlendirilmesini istiyor Ankara.”
Doğan, Fidan’ın Urumçi temasları ve bu konudaki açıklamalarının Türkiye’deki Doğu Türkistanlıları mutlu ederken Batı’dakileri sinirlendirdiğini gözlemlediğini söyleyerek Çin basınının ise iki kent için kullanılan “Türk-İslam” vurgusunu görmezden geldiğini ve daha çok Fidan’ın “terör faaliyetleri” vurgusunu ön plana çıkardığını aktarıyor.
Pekin’deki temaslarının ardından Urumçi ve Kaşgar’a giden Fidan’ın bu ziyareti Sincan bölgesine 2012’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın o dönemde Başbakan olarak yaptığı ziyaretten sonraki en üst düzeyli ziyaret oldu.
Diplomatik kaynaklar, Urumçi ve Kaşgar’daki temasların “Sincan’daki durumu doğrudan gözlemlemek ve buradaki resmi makamlara Ankara’nın görüşlerini net biçimde aktarmak” bakımından faydalı olduğunu söylüyor.
Ankara “Çin’in egemenliği ve toprak bütünlüğüne saygı” ilkesini takip ederken Fidan’ın Uygur Türklerinin kültürel haklarının korunması ve değerlerini yaşaması konusunda Türk dünyasının ve İslam dünyasının hassasiyetlerini Çin tarafına bir kez daha aktardığı da belirtiliyor. Diplomatik kaynaklar, “Uygur Türkleri ile ilgili hassasiyetlerin giderilmesi ve bunu ortaya çıkaran nedenlerin tamamen ortadan kalkması ile bu konudaki algının değişmesinin ancak Çin’in atacağı adımlarla mümkün olacağını da” kaydediyor.
DW Türkçe’ye sansürsüz nasıl ulaşabilirim?